19 Ekim 2012 Cuma

Kasırga

Zaman asla uyumaz.

Şarkıyı çalmaya başladığında daldı gözleri. Dudaklarındaki sigaradan mıydı gözlerinden yanaklarına süzülen ıslaklık, yoksa unutamadıklarından mıydı? Bitlis tütünüydü hem de. Ciğerini yakardı insanın. Gitarın perdelerine dokunan parmaklara nazaran midesine giren kramplar öldüresiye acı veriyordu. Bitsin istedi o an her şey.

Suzan.Gideli iki sene olmuştu. Gidilmesi gereken yollar olduğunda kimseye kal denmiyor. Öyle bir kalmak ki iki insana da benliğini terkettiren bir kalmak. Olmaz olsundu öylesi. Bir başına gitmek varsa aklının ucunda dahi, gidilmeli. Böylece sen sadece sana kalırsın, demir parmaklıklarını örersin etrafına.

Garipce'de koyda oturdukları taburelerden de almıştı eve, Cemal. Balkonda otururlardı, ellerinde sigaraları, Suzan'ın yaptığı  kahvelerini yudumlarken. Garipce'de rüzgar güzel eser. Yaz, kış. Hiç farketmez.

Aklına düşmüştü işte nağmelerinde şarkının.
Gözlerindeki sakinliği hatırladı: "Neil Young - Like a Hurricane"



Bitti şarkı. Sigarasını montunun cebine koydu. Atkısını boynuna attıktan sonra dışarı çıktı. Hiç kilitlemediği kapıyı kilitledi.

Hala aynı adresteydi Suzan. Çalıştığı yeri de biliyordu.

Özlem duygusu kaplamıştı bir kasırga gibi etrafını. Tam seçemiyordu ismini, adını koyamıyordu bu kasırganın ama gitmeliydi.

Yolun karşısındaydı, elleri ceplerindeydi yine her zamanki gibi. Cemal'i gördüğünde yüzü asılmıştı sanki. Değişmişti Suzan, saçlarını uzatmış, rengini değiştirmişti.

"Merhaba."
"Merhaba Cemal."

Güneş doğarken Cemal uyumamıştı hala. Küçük bir merhaba ve günlük bir iki sorudan sonra ayrılmıştı Suzan'ın yanından. Suzan'ı cezalandırmak falan değildi amacı. Etrafındaki kasırganın adını görmüştü sonunda gözleri, bu özlem duygusu artık Suzan'a ait değildi.

Aynı taburede otururken sigarası vardı yine elinde. Suzan'ı görür görmez farketmişti, özlediği o değil, gençliğiydi. Sevgiyi başka bir kadında da bulabilirdi, ama zaman asla uyumazdı.


18 Ekim 2012 Perşembe

Yarına

"Sanem Hanım. Sanem. Evlen benimle Sanem. Kadınım ol benim. Yaşadığım tüm acıları, yaptığım tüm kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. Başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. Bazı akşamlar dvd’de film seyredelim seninle. Birlikte hüzünlenelim, birlikte gülelim. Sanat galerilerini gezelim. Sen benden daha çok anla modern sanatı. Gördüğümüz eserlerin ne anlama geldiğini açıkla bana, ben başımı sallayayım. 
Ah ben ne aptalmışım! Nasıl olup da varlığından kuşkuya düşmüşüm? Oysa hayat denen bu yaranın seni bulmak dışında ne anlamı olabilirdi ki? Bak şimdi her şey ne kadar açık görünüyor oysa. İlk görüşte aşka inanırsın, değil mi sanem? Evet, çok doğru. Ben de başka türlüsüne inanmam zaten. Biliyor musun Sanem ben seni hep severim. Her gün daha çok severim. Bak mesela pencerenin önüne bir kuş konar ben seni severim, bir tren yolculuğunda pencereden dışarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait olduğunu bir türlü çıkaramadığım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kuş sıçar ben yine seni severim… Anlıyor musun beni? 
Sonra ben bazen biraz fazla kıskanç olabilirim. Diyelim yazlık bir yere gitmişizdir de, bir akşam sen çok hoş bir tunik giymişsindir, oradaki bütün erkekler bayılır sana, hemen aşık olur. Ben mesela, tunik nedir onu bile bilmeden kıskançlıktan çatlayabilirim böyle bir durumda. Ama belli etmem. Ama sen yine de sezersin. Öyle bir laf edersin ki ben, benden başka hiç kimseye bakmayacağını anlarım. O kadar da incesindir. Bir de, bir iyilik rica edeceğim senden. Gözlerine o elem ifadesini yükleyen alçağın adını söyle bana. Söyle ki, ona hemen düello şahitlerimi göndereyim. Silah seçimini o yapsın. Evet. Utanarak kabul ediyorum ki, bunu bir yerde okudum. Ama ne fark eder? Bütün şiirler, romanlar senin için yazılmadı mı zaten? Şarkılar senin için söylenmedi mi? Masumların kanı senin için akmadı mı? Ruhum hep seni aradı benim Sanem. Hep seni arar. Milyonlarca yıl geçsin, sistemler çöksün, güneşler patlasın benim ruhum seni arar. Ve biliyor musun Sanem, bulur da. Şimdi bulduğu gibi bulur. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum." *



Sayfalarına kokumun sindiği ikinci kitaptır bu. 
Aralayınca yapraklarını, umudumun kokusu yayılır etrafa. 


*Alper Canıgüz - Gizliajans

4 Ekim 2012 Perşembe

Kürk Mantolu Madonna'yı Beklerken

"Maskesi çabuk düşer temiz olmayanların,
Nihayet iç yüzünü görerek insanların,
Göğsüme; küçük bir kuş gibi sokulacaksın." *
Bu kadar uzun olması gerekmiyordu aramızdaki mesafenin.

 Ayrı yönlere aynı düşlerle atılmış adımlarla, başka bedenlere gark olmuş umutlara bakmak uzun uzun, beni benden öteye götüren. Dizleri kan içinde kalmış düşük cümleler kurduran.

*Sabahattin Ali - Ebedi 

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ses

Kalemin mürekkebi yürekten akandır. Öylesine boş ki bana ait her şey.
"Örneğin müziğe bakalım. O gerçekliğe her şeyden daha az bağlıdır ya da bağlıysa bile fikirlerle değil, mekaniktir. Basit bir ses, çağrışımdan uzak ama yine de müzik bazı mucizeler gibi yüreğimize ulaşmayı başarır. İçimizde düzenlenmiş seslere tepki veren kısmı neresidir? Bunu bize yaptıran nedir ? Nedir bunun büyük bir zevk kaynağı haline gelmesini sağlayan ?"

Evet, Stalker bunları söylüyor. 

En az müzik kadar mekanik duyguların dünyası içerisinde, el yapımı 'değersiz' bir vazo gibiyim. Sağı solu çatlamış, içi boş.

Beni bu boşlukta daha da boşaltan, içimden duyduğum o mai seslerin gerçekliğine, gerçek olabilme ihtimaline beni bir adım daha yaklaştıran şey müzik.