31 Ekim 2015 Cumartesi

Ruhsuz Vals

Senden bana kalan ne varsa dans ediyor ölülerimin üzerinde. Bir festival eşliğinde tepiniyor geçmiş. Sen ki zamandan büyük güzellik; sen ki zamanın tüm eklerine sahip olan. Bazen düşünüyorum, düşünüyorum bir bende mi var bu bozukluk, tamir edilemezlik? Hiçbir şeyi olduramamak, bir parça olarak yer alamamak ? Bu hayata uyumsuzluk?

Kaybetmeyin hisleri. Uğruna savaşın çünkü öyle zamanlar gelecek ki; kötü bir haber alacaksınız ve ağlayamayacaksınız bile. Karnınızda bir ağrı ile geçecek günler artık.
Alışın.
Zamansızlığa alışın. O kadar çabuk geçecek. Aldatıcı bir rüzgar gibi geçecek aylar. Yıllar.

Ve en önemlisi bunları sadece bir olmaza, bir gidişe, bir ayrılığa bağlamamalı. Ayrılık cümlenin, hayatın neresinde olursa olsun büyük harfle başlar. Gidişler hep var. En yakınındayken de var, hiç nesnel olmadan bile var.

26 Ekim 2015 Pazartesi

Gizli

İnsanın yaşaması için gerekli şeyler değil; edindiği meslek, oturduğu insanlar, kazandığı para. Sevgi için, incelik, güzellik, aşk için yaşıyoruz. Kimimiz buluyor, kimimiz de yaşıyor öylesine veya değil. Bilmiyoruz.


...

Bir güncel sesle sonra, çirkin ve çiğ
Bir kirli görüntüyle hayata ilişkin
Dönüyoruz gerçeğin o kalın çizgisine..
Yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek
Aklımızda yüzlerce geçerli açıklama:
"Yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir
Hiç yoktan var olmak" adına
Karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini.
Bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan
Binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbinizde
Anılar inançlar incelikler düşler..*


*Aykırı Yaşamak - Şükrü Erbaş

Yanılgı

Neden gördüğümüz şeye inanmıyorken, inanmak istediğimiz şeyi görürüz? 
Çünkü umudumuz var. 
Çünkü iyi şeyler olacağına dair inancımızı kaybetmeyiz. 
Çünkü gerçek; sadece berbattır.


23 Ekim 2015 Cuma

Ağrı

Kör topal düşler, yarım yamalak cümleler var aklımda.

Yeni adımlar atmak, yerimde saydığım şu zamanlardan daha zor. Artık heveslenmemeli, en küçük bir sevgi kırıntısına heyecan duymamalı ve melali anlamayan diğerleri gibi yaşamaya çalışmalı. Baktığında; her şey olması gerektiği gibi onlar için. İş, ev, kadın-erkek, hava, dünya, zaman(!).

Olmadık, olmayacak şeylere inanmamalı, öncelikle kendini kandırmamalı.

Bu dünyada bazı duyguların gerçekten var olamayacağını anlamak gerekiyor. Varlığını reddedip, her seferinde: "yanılıyorum, hakikaten var, insan yaşamadan bilmiyor" dememek için Pavese gibi kabullenmeli hiçliği, yalnızlığı ve ızdırabı.

Kavramlara fazlaca anlam yüklememeli.
Yapılabiliyorsa hayallerde yaşamalı. Zaten bu dünyada güzel olan şeyler insan gözüyle görülemeyecek kadar küçük.

Bukowski'nin dediği gibi; "5 yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi."
Tek dilediğim -artık-, sıradanlık.


19 Ekim 2015 Pazartesi

Tuzak

 Anlamaya çalışıyorum ama olmuyor, hakikaten. Durup düşünüyorum, kendimi uzaklaştırmak adına susuyorum. Bu da çoğu zaman doğru şeyi yapmadığım hissine kapılmama neden oluyor aslında. Ben uzaklaştıkça diğer her şey de bana yaklaşmıyor haliyle. Başka kıyılara yaklaşırken ben rölantiye alınmış bir şekilde, gözümü hasretle besleyen her şey de uzakta ayrı birer ufuk çizgisi oluyor. Ben de sırasıyla bu ufuk çizgileri üzerinde yürüyen bir cambaz gibi hissediyorum kendimi. Düştüm, düşeceğim. Beni yerde bekleyen ne varsa kucaklayacağım.

Hasretim bir düş, bir düşüş oluyor.

15 Eylül 2015 Salı

Zaman

Dünyanın dönüşü ile anlamlandırdığımız kavram.

Geçiyor. Hiç anlamadan geçiyor hem de.
Geçenlerde annem geldi hafta sonu, evi falan temizliyor işte. Bir zamanlar en sevdiğim tişörtü yer bezi yapmış. "Zaten giymiyosun oğlum, yırtılmış sağı solu" dedi. Hiçbir şey diyemedim. Kalakaldım, gece gözüne far tutulan geyikler, tavşanlar gibi. Oturup düşündüm, geçmiş dediğim şeyin asla geçmemiş olduğunu fark ettim. Bir anda rohan atlıları gibi zihnime hücum etti tüm geçmişim. Geneli fluydu, ama verdiği his karnıma yediğim yumruklar silsilesiydi. İşte bu anlarda sigara nefesi alınabilir kılar. Yaktım, üst üste. Ne kadar karnıma kramplar girse de hatırlayabildiğim tüm anılarımı andım. Özlediğimi fark ettim. Kendimi özlediğimi. Bazı şeyler eskimiyor hakikaten. O yer bezi olan tişört şu anda en sevdiğim yer bezi.
Nesnelerin dünyasında yer alamıyor bazen sevgimiz, maddesel olamıyor. O zamanlar karnımıza vuruyor yokluğun şiddeti.
Düşlemekten dizlerimiz kanıyor ama vazgeçmiyoruz. Geceler gündüzler birbirine karışıyor. Bir şekilde, öyle yada böyle yaşıyoruz.

"dönmemiş dünyanın gündüzü, gecesi var mıdır?"

Yol

Eğer gidilecek yol varsa tek şerittir orası, gidilmeli. gitme diyememek gurur falan değildir çoğu zaman, eğer öyleyse hep pişmanlık dolu kalacaksın hayatta, unutma. gitme diyememek kabullenmektir. ayrılan elleri, bakışları, hayalleri, yolları kabullenmektir. kendini düşünmediğin an'dır gitme diyemediğin o an. iyi olacağına inandığın içindir o sessizlik. öyle de olur hep. sarılıp bırakmak istemediğin an'dır o an. bıraksan gidecektir, gider de. bakmaz belki ardına, belki uzunca döner bakar. sadece o an'da sıkışıp kalmak istersin, akrep ile yelkovanın birleştiği yerden bakmak istersin dünyaya. ama olmaz. üzerinden yazlar geçer. ama o yazı hatırlarsın ara ara. 

git.

gitmek istediğinde yolları tüketmeli. zamanın üzerinde yürümeli. başka ölüler vermeli toprağa. başka yaslar tutulmalı. yeni düğünler yapılmalı. ama en çok gidilmeli. 

içinde gelmeler de olan bir gitmek değil bu. 

gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri.
döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı.
kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.


kaçılıyor hakikaten, en küçük rüzgarda belki bir yaprağı düşer diye tedirgin oluyorsun. yokluğun acısı daha net en azından.

gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

cemal süreya'nın da dediği gibi mühim olan "sonrası iyilik güzellik" diyebilmek. zor, belki imkansız. bilmiyorum.
umarım sen biliyorsundur.