Eğer gidilecek yol varsa tek şerittir orası, gidilmeli. gitme diyememek gurur falan değildir çoğu zaman, eğer öyleyse hep pişmanlık dolu kalacaksın hayatta, unutma. gitme diyememek kabullenmektir. ayrılan elleri, bakışları, hayalleri, yolları kabullenmektir. kendini düşünmediğin an'dır gitme diyemediğin o an. iyi olacağına inandığın içindir o sessizlik. öyle de olur hep. sarılıp bırakmak istemediğin an'dır o an. bıraksan gidecektir, gider de. bakmaz belki ardına, belki uzunca döner bakar. sadece o an'da sıkışıp kalmak istersin, akrep ile yelkovanın birleştiği yerden bakmak istersin dünyaya. ama olmaz. üzerinden yazlar geçer. ama o yazı hatırlarsın ara ara.
git.
gitmek istediğinde yolları tüketmeli. zamanın üzerinde yürümeli. başka ölüler vermeli toprağa. başka yaslar tutulmalı. yeni düğünler yapılmalı. ama en çok gidilmeli.
içinde gelmeler de olan bir gitmek değil bu.
gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri.
döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı.
kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
kaçılıyor hakikaten, en küçük rüzgarda belki bir yaprağı düşer diye tedirgin oluyorsun. yokluğun acısı daha net en azından.
gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
cemal süreya'nın da dediği gibi mühim olan "sonrası iyilik güzellik" diyebilmek. zor, belki imkansız. bilmiyorum.
umarım sen biliyorsundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder