Aydınlığa doğru ilerlemek, saçma değil mi?
Yüzünü ışığa döndüğünde hiçbir şey göremezsin. Anlayamadıkların, anlamlandıramadıkların, bir anda kucağında buldukların, yetinemeyişlerin, fazla gelenler, umursamadıkların, aradığın ama yanından geçip giden onlarca güzel şey, hepsi ardında artık. Çünkü sadece ışığa ulaşmak maksadıyla ilerlediğin zaman hep eksik kalacaksın.
Dön sırtını, geçmişinde uzayan gölgene bak, tüm umutsuzluklarına, o sırtını döndüğün ışık aydınlatacak ardını. Gölgende gizlenen pişmanlıklarına bak, bir dur düşün. İlerlemek her zaman adım atmak değildir, çoğu zaman değildir hatta. Sindirmektir, beklemektir, olmaktır ilerlemek.
Ama olamıyoruz değil mi ?
Hiç olamayacağız muhtemelen. Bulamadıklarımız, bizi esir alan elimizdekiler, yetinmek bilmeyen egomuz, hırsımız.
Bir aydınlığın varlığı da sancılı değil mi?
Tamamen bir yanılsama olma ihtimali yüksek. Birinin şakası yada. Ulaştığında altında küçük bir not bulacağın bir projektör belki de; 'Hiç'.
Ne yapsam neye benzetsem;
Bu mahzun halimi.
Aşıklık değil benimkisi,
Yolculuk değil,
Neyi duysam hüzünlenirim,
En ufak şeyi, rüzgârı bile.
Kimseye benzemez gülmem konuşmam,
Kimseye benzemez hoşlandığım kadınlar,
O kadınlar ki rüzgâra verip saçlarını,
Resimlerde yaşayan,
Şiirlerde yaşayan..*
*
*Uzun zamandır yazamıyorum, sebebini de asla anlamadım ve bunun için de kendimi hiç zorlamadım bu süreçte. Ancak sanırım önümü açan Edip Cansever şiirine teşekkürü borç bilirim. Ve bir de Travis ve Fran Healy'ye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder