3 Kasım 2012 Cumartesi

Aralıklar

Parmağa bağlanan kırmızı bir iplik gibisin. Unutmamak istediğim bir şeysin, ne olduğunu hatırlayamadığım. Bu garip çelişkinin içinde yaşıyorum koca bir çelişkiyi temsilen. Toplumun ve hayatın beni ittiği yerdeki ismimle duruyorum karşında.

Aranan şudur ki; kendini bulduğun o kutsal mabedindeki arayışındır. Bulduğunda hissettiğin o saf duygunun adıdır. Aşktır, umuttur, acıdır...

Umut; acıdan beslenir.
Diğer bütün duygular da zamandan. Ani hisleri bir kenara bırakarak elbette.

İnsanlar hayatında yaşadığı dönüm noktalarını gün dönümleri olarak kabul etse kaç aylık hatta kaç günlük olurlardı?

İhsan Oktay Anar'ın 'Rendekar' üzerinden yaptığı o harikulade çıkarım geçiyor aklımdan sıkça. "... O gerçek, bense bir düş oluyorum."

Her sabah gerçekliğine kendimi inandırdığım bu bulanık günlere bir düş olarak uyanma özlemindeyim.


Uyanmayı bekleyen kurbağadır içimdekiler, bir öpücük ile.




*İlgili fotoğraf ve film: The Fall. Mutlak surette kaybolunmalı bu film ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder