Sıfır ile bir arasında henüz keşfedilmemiş bir sayıyım sanki.
Yokluğunun anlamı o kadar büyük ki, sıfır ile bir arasına girer. Varlığın tüm matematiğimi çökertir.
Sonsuzluğa senin adını verdim.
Nerede, hangi nedenle ortaya çıktığı belli olmayan, zamanın durduğu o noktada yaşayan, sonsuz elementin bir araya getirdiği, tüm olasılıkları içinde barındıran o kompleks yapının zindanlarında kilitli hissediyorum kendimi.
Başımdaki ağrı günden güne şiddetleniyor. Hayatımın şu döneminde en az ihtiyaç duyduğum şey.
İçtiğim sigara paketi günde ikiyi buldu sonunda. Kaç zamandır bir ile iki arasında belli olmayan bir yerdeydi.
Sigara dumanının kıvraklığını hissediyorum zihnimde. Yazmalı insan. Elinin altında bir kağıt kalem olmalı her daim. O çok acı veren, hüzne boğan anlık sıkıntılarda en çok.
Umut ve hüzün siyam ikizleri gibi. Birlikte doğup birlikte ölüyorlar. Onları birlikte yaşatamıyorum. Birine yüz döndüğümde ölüyor. Diğerine veriyor hayatını. Sonra hep birlikte ölüyoruz. Ve yeniden doğuyoruz. Hep üçümüz. Gerçekliğe dair bildiğim şey bu. Her nefeste her adımda hissediyorum ölümü ve yeniden doğmayı.
Senin adını verdim sonsuzluğa.
Sen diyorum sadece.
İsim insana sonradan yapıştırılan bir etiketten ibaret değil midir?
'Sen'den daha samimi bir hitap var mıdır?
Hangi kelime bana 'sen'den daha yakındır?
Sıfır ile bir arasında bir yerdesin.
Yokluk ile varlık arasında saklanıyor benliğin, etin.
Sonsuzluğa senin adını verdim.
Söndü sigaram.
Söndü ışıklar.
Bedenimi zamana, ruhumu da özgür bırakmaya, uykuya.
Şerefe!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder