Karşımda oturan insana baktığımda gördüğüm, içimdeki boşluğun yansıması olduğunda doğru yerde olduğumu anlıyorum. Beni bana bırakan ve bıraktığı yerde yanımda duran, 'O'.
Hep yanlış yerde olduğum hissi o kadar başka ki, hep yanlış attığım adımlar. Fazla aldığım nefesler belki. Bu sefer de aynaya baktığımda ve kafamı koyup iki dakika düşündüğümde kocaman bir yanlışın yansımasını görüyorum kendimde. Evet fazla alınmış nefesler.
Varoluşunu sorgulayan bu dimağda kayboluşun anlamı daha fazla oysa. Kaybedilen onlarca savaş, katledilen onlarca duygu ve kanları zihnimin sokaklarında akıtılan binlerce umut içimde. Delik deşik edilmiş hayaller.
Katili sensin.
Elinde yokluğundan dövülmüş kılıcın, namlunda gelmeyişinle dökülmüş kurşunların. İçime sürülüyor yokluğunun atları, dolu dizgin koşuyor yalnızlığımın ovalarında. Savaş naraların dövüyor zihnimin duvarlarını, dalga dalga yayılıyor hayatıma yokluğunun gerçekliği. Adının zahirliği.
Kayıp.
Yalnızlığımdaki zemheri gecelerin maiyeti varlığın.
Bilmediğim adın. Tatmadığım tenin. Duymadığım sesin. Görmediğim yüzün.
Hissettiğim o varlığın, bedeninin bu küçük dünyanın bir yerlerinde olduğuna inanmam o küçük kıvılcım.
İçimde söndürülemez yangınlar çıkaran o his.
Sebebi sen ey meçhul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder