25 Ocak 2012 Çarşamba

Gün

Sigara.

Gece karanlığının tüm ağırlığıyla üzerimde kaldığı bir güne uyandım. Güne yine küfür ile başlamak ne kadar da basit görünüyordu artık. Yine uyanmanın verdiği dayanılmaz eziyet ile satranç oynuyordum sanki. Hamlelerini beni yenmek için değil de sanki acı çektirmek için yapıyordu. Satranç tahtası gibi siyah beyaz olan dünyamın içinde 5x5'lik bir siyah kareye sıkışmış 'şah' gibiyim. Aydınlığı görmem de 'şah' çeken rakibimin keskin gülüşüyle oluyordu. Bir oraya bir buraya, gelgitlerden ibaretti hayat artık. 

Sigara.

Bu küçük beyin fırtınasını yaptıktan sonra aynada gördüğüm kendime baktım, 'uyanmak' gerçekten zordu ve ben gerçekten çöküyordum.

Sigara.

Çıktım evden, arabaya bindim. Trafikte düşünmek için çok zamanın olur bu şehirde, bir de küfretmek için. Karanlık da bir yandan günü aydınlatan güneşe aldırmadan içimde büyüyordu. Gerçi onunla birlikteliğimiz başlayalı çok oldu. Çocukluktan beri halı desenleri koleksiyonum çok geniştir. Bir çoğunu yakından inceleyerek koleksiyonuma kattığım da oldu. Tadına da baktığım. Belki o günlerden, belki daha plasenta içinde bir ceninken. Kim bilir ? 

Sigara.

Şarkıda der ki; 'Sabrı öğütler zaman, oysa o'dur durmayan'. İpin ucu elimde olan balonun ipini çekemeden yakalamaya çalışmak benim yaptığım. Kuyruğunu kovalayan köpek, ya da hiç yakalayamayacak olsa da kelebek kovalayan kedi gibi.

Sigara.

Yol bitti. Bir ağzımda bir dolu küfür, aklımda bir ton karmaşık, ruhum da karanlık. 

Sigara.

İçim intihara meyilli. Oldum olası ateşli silahları sevmem. Harakiri çok uygun bana. Ya da giyotin, ipini kendim kestiğim. Uçurum kenarlarını severim, rüzgar yüzüme çarptığında yüzüm güler. Kısa da sürse mutlu olurum. 

Sigara.

Akşam oldu yine. Arabaya bindim. Gün yine bana her zamanki güler yüzünü gösterdi (!). Bir çuval aldım sırtıma. Yorgunluğumun legosu dünya rekoru kıracak belki. Bedenim değil. Kafam. Allak bullak. 

Sigara. 

Uyanmasa ya şu kafamın içindekiler. Düş olup düşseler ya. İtiyorum kendimi sessizliğin içine. Belki sus'lar gelir de çökerler kafamın içine. 

Sigara.

Uyku. 

23 Ocak 2012 Pazartesi

Basit Makinalar

Feryatlarını duyuyorum, oturmuş, rüzgarı dinleyen Kızılderililerin bir tüfeğin ucundaki ölümlerinin.
Yüzyıllar öncesinden yükselen çığlıkların, modern (!) dünyanın seslerinin altındaki ezilişlerine şahit oluyorum.
Sanayileşmiş duyguların, mekanik dizilimlerle, neredeyse mükemmel planlanmış yaşamına bakıyorum uzaktan.
Yüzyıllar öncesinden çağlayan bir ırmağa selam duruyor, yanaklarıma süzülen gözyaşlarım.

Tükeniş







Zaman bir mumun fitilini eritirken tükeniyor, tıpkı aldığımız nefesin bize hayat verirken bir yandan ömrümüzü tüketmesi gibi.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Yokluğun şiddetli varlığı


İnsana yaşadığını çoğu zaman yalnızlık hissettirir. Hayatın sillesinden pay alarak, kokulu nefesini ensesinde hissederek, kulak tırmalayan çığlıklarını bir Nazgûl edasıyla peşinde hissetmektir aslında yalnızlık. 

Güzeldir çoğu zaman. Ama hayatı sana zindan eden zaten kalan o az kısmıdır. 

Etrafındaki binlerce kalabalığı umursamazsın. Umursarsan ne olur ki sanki ? Okyanus umursar mı bir damla zeytin yağını? İstediği kadar üzerinde olsun. Ağrı dağı umursar mı bir çakıl parçasını ? Sonsuza kadar sırtında taşısın..

Yalnızlık güzeldir. 
Yalnızlığı, iki kişilik yaşadığında güzeldir. Bir olabilmektir aslolan. 2 kişiden bir yalnız elde ettiğinde bulursun Lokman Hekim'in formülünü . O zaman gidersin Kaf dağının ardına. O zaman anahtarını bulursun Pandora'nın kutusunun. 

O zaman gerçekten yalnız olursun hayatta, içinde bir ruh, elinde bir el ile. 

Vaat

Bir reklam panosu bile tüm soğukkanlılığı ve cesur duruşuyla bana 'bilmediğim tüm gerçekler'i vaat ederken, ben kendine dahi söz veremeyen bir yalnız, kendi ile konuşamayan bir suskunum. 


Dün geceki uykusuzluğuma eşlik eden inanılmaz güzellikte bir kitap ve sigara ile geçen bir gecenin ardından, son sözünü kendime çok yakıştırıyorum : 'artık mutsuz bir adamım.' Artık kelimesini kullanmak için bunun dün gece gerçekleşmesi gerekiyor belki ama farkeden bir şey yok. Her anım bir öncekini aratırken, adımlarımı atacağım yolları aradığım bir kalabalık içerisinde darp ediliyorum, düşlerimle birlikte. 


Ve; 'sadece aptallar emin olur' sözüne ne kadar yakınım: 'aptal olduğumdan kesinlikle eminim.'  



Yar kelimesinin uçurum manasına da gelmesi ne kadar enteresan değil mi ? 


Bir sigara içmeliyim.