6 Ağustos 2012 Pazartesi

Uçuşan kör kuşunlar

Uykusuzluk gibi dipsiz, gecenin siyahında attığım adımlara eşlik eden sigaram, uzaklarda bir yerlerden gelen garip bir müzik sesi bana ninni gibi gelen, bu beşik gibi sokaklarda. 
Beni sımsıkı saran kollarmış bu caddeler, bu belirsizlik çizgim, bu karanlıkmış ışığım.

Sokakların karanlığının birden aydınlandığı bir an olur, olduğun yerde kalırsın, gözlerin kapanır. Daha da aydınlanırsın o an, o 'düş kurşunu'nun saplandığı yerden akmaya başlar gerçekler. İşte o zaman özgürlüğe kanarsın.

İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası'nın en güzel bölümlerinden biri olup kitabın arkasını da süslemektedir.
"Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... 'Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öylese varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. 
Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.'Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: 'Dünya bir düştür. Evet, dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır.' "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder